Laparoskopi, halk arasında kapalı ameliyat ya da kansız ameliyat olarak anılan, karnınıza büyük bir kesi yapılmadan ameliyat yapılmasının bir yoludur. İnce, ışıklı laparoskop (kamera) denen bir alet karnınızın içine 10 mm lik kesi yapılarak yerleştirilir.
Laparoskop (kamera), ameliyatınızı yapan doktorunuza, pelvik organları görmek fırsatını verir. Eğer tedavi edilmesi gereken bir sorun saptanırsa ek aletler, 5 mm lik kesiler içinden yerleştirilerek bu tedavi yapılabilir
Bu süre laparoskopi sırasında saptanacak ve tedavi edilecek hastalıklara bağlı olarak değişir. Tanısal Laparoskopi genellikle aynı gün içinde, anestezinin etkisi geçtikten sonra evine gönderilmektedir. Yumurtalık kisti, dış gebelik, miyomların çıkartılması, histerektomi gibi daha kompleks pek çok ameliyat için bir gece hastanede kalmak yeterli olmaktadır.
Bu ameliyatlarda genel anestezi kullanılır; yani hasta tamamen uyur ve herhangi bir şey hissetmez.
İlk olarak göbek deliğindene küçük bir kesi yaparak karın boşluğunuz bir gaz ( karbon dioksit) kullanılarak şişirilecektir. Sonra, laparoskopu(kamerayı) karnınızın içine yerleştirecektir. Bu sayede karın içi organlar daha net gözlenebilmektedir.
Laparoskop (kamera) , karın içindeki organların görüntüsünü bir ekrana aktarmakta ve doktorunuz bu ekrandaki görüntüye bakarak ameliyatı yapmaktadır. Diğer cerrahi aletleri yerleştirmek için, karnın alt kısmına 2-3 adet 5 mm lik kesiler yapılarak bu noktalardan cerrahi aletler yerleştirilir.
Uterin manüplatör denen bir diğer alet rahimin iç kısmına yerleştirilerek, ameliyat sırasında rahimin hareket ettirilmesini ve gereğinde rahim içine bazı boyaların verilmesini, tüplerin açık mı kapalı mı olduğunun değerlendirilmesini sağlar.
Ameliyattan sonra tamamen uyanana kadar ameliyathanede özel bir uyanma odasında kalmanız gerekir; bu süre çoğu hasta için 1 saatten kısadır. Anestezi nedeniyle ameliyattan sonra bulantı olabilir. Eğer hastanede yatmayacaksanız, size eşlik edecek bir refakatçiye ihtiyacınız olacaktır.
Ameliyattan sonraki gün boyunca yorgunluk ve rahatsızlık hissi olabilir. Karnınızdaki ve göbeğinizdeki kesi yapılan bölgelerde ağrı olabilir. Genel anestezi nedeniyle boğazınızda birkaç gün rahatsızlık hissi olabilir. Eğer böyle bir durum olursa ılık tuzlu suyla gargara yapabilirsiniz veya pastil kullanabilirsiniz.
Karın boşluğunuzun gazla şişirilmesi nedeniyle omuz ve sırt ağrısı hissedebilirsiniz. Bu durum genellikle ameliyat sonraki birkaç saat içinde kendiliğinden azalır, nadiren iki güne kadar uzayabilir. Eğer ağrı ve bulantı düzelmezse veya kötüleşirse mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir.
Doktorunuz, size yapılan ameliyata göre, normal aktivitelerinize ne zaman dönebileceğinizi söyleyecektir. Basit ameliyatlardan sonra bu süre 1-2 gün iken daha kompleks ameliyatlardan sonra bu süre daha uzun olabilir.
Tüm ameliyatlarda olduğu gibi laparoskopik ameliyatlarda da nadir görülen bazı riskler olabilir. Bunlar anesteziye bağlı olabileceği gibi ameliyatın tipine göre de değişebilir. Bazen riskler hemen ortaya çıkmaz.
Riskler yapılan ameliyatın tipine bağlı olarak gelişir. Yapılan ameliyat ne kadar kompleks ise riskleri de o kadar fazladır. Doktorunuzdan size yapılacak olan ameliyata özel riskler konusunda detaylı bilgi alınız.
Bazı durumlarda doktorunuz ameliyat sırasında, teknik sebeplerden veya hastanın sağlık durumuna bağlı sebeplerden ameliyatın laparoskopik olarak devam edemeyeceğine karar vererek karnınıza bir kesi yapılmasına ve açık ameliyata dönülmesine karar verebilir.
Bu durum ameliyat öncesinde öngörülemeyebilir. Bu durumda hastanede kalış süreniz 1 veya 2 gün uzayabilir. İyileşmeniz de daha uzun sürebilir.
Laparoskopinin pek çok faydası vardır. Açık karın ameliyatlarına göre laparoskopik ameliyatlarda daha az ağrı olmaktadır. Laparoskopik ameliyatlardan sonra hastanede kalma süresi daha kısadır, karındaki kesi daha küçüktür, iyileşme süresi daha kısadır. Ayrıca infeksiyon (yara yeri iltihabı) riski daha azdır.
Laparoskopik ameliyatlardan sonra, karın açılarak yapılan ameliyatlara göre daha çabuk iyileşeceksiniz. Laparoskopinin bir diğer faydası zamanınızın çoğunu hastanede geçirmenize gerek olmamasıdır. Laparoskopi çok küçük kesilerden yapıldığı için iyileşme hızlı olmakta ve daha az yara izi oluşturmaktadır. Kozmetik açıdan büyük avantajdır.
Tanım olarak öyküsünde ve muayenesinde herhangi bir anormallik olmayan bir kadına kısırlığın nedenini ortaya koymak amacıyla yapılan laparoskopidir. Öyküsünde, sonradan başlayan şiddetli adet ağrıları, ilişki sırasında ağrı, geçirilmiş karın ameliyatı (kist veya miyom alınması, dış gebelik çıkarılması, apandisit vb), cinsel yolla bulaşan infeksiyon (bel soğukluğu, klamidya, pelvik inflamatuvar hastalık gibi), rahim içi araç (spiral) kullanımı olmayan bir kadında, muayene ve ultrason bulguları ve rahim filmi (HSG) de normal ise laparoskopi yapıldığında görülebilecek kayda değer herhangi bir hastalık olmayacaktır.
Muayene ve görüntüleme teknikleri ile saptanan bir hastalığın tedavisi veya hastalıklı organın alınmasına yönelik olarak yapılan laparoskopik uygulamalardır.
Gebe Kalabilirliği Artırmak Amacı İle Yapılan Laparoskopik Uygulamalar (Adezyolizis, Salpingostomi, ve Fimbrioplasti):
Daha önceden geçirilmiş infeksiyonlar veya pelvik cerrahi genellikle tüp ve yumurtalığın ilişkisini bozan yapışıklıklara yol açar. Yapışıklıkların ince ve teknik olarak açılabilecek durumda olmaları durumunda Adezyolizis adı verilen laparoskopik yapışıklık açma işleminden fayda görülebilir.
Tüp ve yumurtalıklar arasındaki normal anatomik ilişkinin tekrar sağlanmasından sonra kadının yaşı ve ek kısırlık faktörlerinin olup olmamasına bağlı olarak %30-60 arasında gebelik oranları bildirilmiştir. Yapışıklıkların çok yoğun olduğu durumlarda açılma işlemini takiben tekrar yapışma olasılığı yüksek olduğundan gebelik oranları düşüktür. Laparoskopi sırasında kapalı olan tüplerin de açılma olasılığı vardır.
Özellikle karın boşluğuna açılan kısmından tıkalı olan tüpler (hidrosalpinks) Salpingostomi adı verilen bir işlem ile açılabilir. Tekrar kapanmayı zorlaştırmak için bu uçlarda yer alan fimbrialar ince sütürlerle (dikişlerle) tutturularak Fimbrioplasti yapılır. Tüpün iç tabakasının hasarı durumuna, tüpün çeperinin kalınlığına ve çevre yapışıklıkların varlığına göre tekrar kapanma oranları %30-100 arasında ve gebelik oranları da %10-70 arasında değişir.
Tüplerin açılmasının olanaksız olduğu durumlarda ise daha sonraki tüp bebek uygulamasına hazırlık olarak tüpler alınmalıdır. Tıkalı tüplerin yerinde bırakılması tüp bebek uygulamasındaki gebelik oranlarını olumsuz olarak etkilemektedir.
Laparoskopinin en sık kullanıldığı hastalıklardan biri endometriosistir. Endometriosis hastalığı rahim içini döşeyen hücrelerin rahim dışında yerleşmesi ve üremesi ile ortaya çıkar. Hastalık en sık olarak periton adı verilen karın zarı ve yumurtalıkları tutar. Ayrıca rahim ve kalın barsak arasındaki bölgeye yerleşerek ağrılı lezyonlara neden olur. Bu lezyonlara derin yerleşimli endometriotik lezyonlar (Deep Infiltrating Endometriosis, DIE) denir.
İlişki sırasında veya sürekli ağrı yaratıp yaşam konforunu etkiler. Cerrahisi zor ve komplikasyon oranı yüksek olduğundan deneyimli ve yetkin cerrahların yapacağı ameliyatlardır. İleri safhalarında rahim, tüpler, yumurtalıklar ve barsakları birbirine yapıştırarak ağrı, kısırlık ve kitle bulgularına yol açar. Hastalığın erken evresinde karın zarı üzerine barut yanığı tarzında lezyonlar vardır.
Bu lezyonlar laparoskopi sırasında yakılarak veya lazer ile buharlaştırılarak giderilebilir. İleri lezyonlarda ve DIE (Derin yerleşimli endometriozis) de cerrahi süresi uzar ve zorluğu artar. Maalesef pek çok hastada, sadece görünen lezyonları yakarak veya çikolata kistini alarak cerrahi yarım bırakılmakta, derin yerleşimli ve alınması zor olan, uzun zaman alan nodüllere ve lezyonlara dokunulmamaktadır. Bunun sonucunda nüks, kaçınılmaz olmakta ve hasta tam iyileşememektedir.
Endometriosis kistlerinin yani Endometriomaların (Çikolata Kistleri) laparoskopik olarak alınması ile kısır çiftlerdeki gebelik şansı artmaktadır. Laparoskopinin yumurtalık kapasitesine zarar vermeyecek şekilde dikkatli yapılması çok önemlidir. Endometrioma kist kapsülünün soyulması sırasında normal yumurtalık dokusunun zarar görmesi ve yumurtalık kapasitesinde azalma olma olasılığı vardır
Endometriosisin hem kendisi hem de yapılan müdahale kaçınılmaz olarak yumurtalık rezervinde azalmaya neden olabilir. Bu nedenle son yıllarda özellikle kistleri tekrarlayan kadınlarda tekrar cerrahiden ziyade çocuk isteği varsa tüp bebek yapılması tercih edilmektedir. Yakınma ağrı ise tekrar cerrahiden başka şans genellikle yoktur. Laparoskopik endometriosis cerrahisini takiben gebe kalamayan çiftlerin yaklaşık %50 sinde 6 ay içinde kendiliğinden gebelik oluşur. Kendiliğinden gebe kalamayanlarda ise 1 yıl bekledikten sonra tüp bebek yapılması gerekir.
Derin Endometriosis (DIE) adı verilen ve rahim ve barsak arasındaki bölgeyi tutan endometriosis lezyonlarının laparoskopik olarak çıkarılması mümkündür. Bu lezyonların alınması ile ağrı genellikle giderilir. İleri evre endometriosis cerrahisi uzun süren ve deneyimli bir cerrahın varlığı gerektiren bir tedavidir. Endometriosisin tekrarlama riski olan bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Kadınların özellikle menopoz öncesi yaşamlarında %50 tekrarlama riski vardır. Bu nedenle çocuk isteyen kadınlarda tüm endometriosis lezyonlarının temizlendiği bir operasyonu takiben 6 ay içinde gebelik olmamışsa tüp bebek yapılmasını öneriyoruz. Aşılama tedavileri genellikle düşük gebelik oranı ile seyrettiğinden önerilmemektedir.
Laparoskopi ile en sık olarak müdahale edilen kistlerin başında endometriomalar gelmekle birlikte devamlılık gösteren ve gerilemeyen basit kistler ve dermoid kistlerde de laparoskopik cerrahi gerekebilir.
Dermoid Kistler: Dermoid kistler vücudun tüm dokularından parçalar içeren kistlerdir. Bunların içinde yağ, kıl, diş, sinir ve kas dokusu bulunabilir. Genellikle doğumdan önce bu hücrelerin yumurtalık içinde sıkışması sonucunda oluşurlar. Hangi nedenden dolayı büyüdükleri bilinmemektedir. Dermoid kistler en çok torsiyon adı verilen bir komplikasyona sebebiyet verirler. Torsiyon, yumurtalığın komşuluğundaki tüp ile beraber kendi ekseni etrafında dönmesi ve bunun sonucunda da kendisini besleyen kan akımında bozulmanın olmasıdır.
Zamanında laparoskopik olarak müdahale edilmediği takdirde yumurtalık ve tüpte doku ölümü (nekroz) olur ve alınmaları gerekir. Dermoid kistler özellikle 3-4 cm çapına ulaştıktan sonra alınmaları gerekir. Laparoskopik olarak çıkarılmaları oldukça kolaydır. Kadınların %15 inde her iki yumurtalıkta da dermoid kist olabileceğinden sağlam gibi görünen yumurtalığın da dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekir. Dermoid kistlerin %1 olasılıkla kötü huylu olma olasılıkları vardır. Kötü huylu olanların içinde immatür sinir dokuları bulunur.
Paraovarian Kistler: Yumurtalığın komşuluğunda doğumsal artıklardan gelişen kistlerdir. Nadiren kötü huylu olma potansiyeli taşırlar. Büyük boyutlara ulaştıklarında alınmaları gerekir. Laparoskopik olarak çıkarılmaları kolaydır.
Kist Adenomlar: Yumurtalık içinde gelişen ve kötü huylu olma potansiyeli taşıyan tümörlerdir. Ultrasonda sıvı ve katı yapıların beraber izlenmesi ile şüphelenilir ve kesin tanı kistin çıkarılması ile konur. Seröz ve müsinöz kist adenomlar en sık görülenleridir. Laparoskopik olarak çıkarılmaları kolaydır. Menopoza yakın olan kadınlarda yumurtalığın alınması daha doğru olan girişimdir. Daha genç olan kadınlarda ise sadece kist alınabilir ancak operasyon sırasında patolojik inceleme (frozen section) yapılıp kötü huylu olup olmadıklarının değerlendirilmesi gerekir.
Miyomların önemli bir kısmı laparoskopik olarak çıkarılabilir. Miyomlarda operasyon endikasyonları aşağıdaki gibidir:
Boyut: Genellikle 5 cm yi geçmiş olan miyomların ve yakın zamanda hızlı büyüme göstermiş olan miyomların alınmaları önerilmektedir.
Kanama: Miyomlar rahim iç tabakasına (endometrium) girmedikçe veya bası yapmadıkça kanamaya neden olmazlar. Rahim içine girmiş olan miyomlarda eğer kanama da varsa boyutlarına bakılmaksızın cerrahi önerilir.
Bası Yakınmaları ve Ağrı: Miyomlar, rahimin sağ veya sol tarafında, tüplerin altında, intraligamenter diye tabir edilen bir konumda oldukları zaman üreter adı verilen böbreklerden mesaneye idrar getiren kanallara baskı yapabilirler. Rahimin önünde gelişen miyomlar mesane üzerine, arkada gelişen miyomlar ise kalın barsak üzerine baskı yapabilirler. Bu durumda sık idrara çıkma, kabızlık, ağrı, basınç hissi, dolgunluk gibi yakınmalar oluşabilir.
Kısırlık: Miyomlar genellikle tek başına kısırlık nedeni değildir. Ancak yapılan araştırmalarda kısırlığı açıklayacak hiçbir neden bulunmamış ise alınmaları gerekebilir. Genellikle 5 cm ve üzerinde olanların alınmaları önerilmektedir. Eğer rahim içine giren bir miyom varsa ve çift gebe kalamıyorsa başka yakınma olup olmadığına ve miyomun boyutlarına bakılmaksızın alınmaları önerilmektedir.
Laparoskopik olarak çıkarılmaya müsait olan miyomların boyut olarak 8 cm den küçük olmaları, 3 cm den büyük olanların toplam sayı olarak 3 veya daha az olmaları ve derin olarak rahim duvarına gömülü olmamaları tercih edilir. Laparoskopik olarak miyomlar alındıktan sonra 3 ay gebelik olmasına izin verilmez.
Yapışıklık oluşma olasılığı, karın açılarak yapılan miyom ameliyatlarından daha azdır. Laparoskopik miyom cerrahisi, miyomların boyut ve yerleşimlerine bağlı olarak 1-3 saat sürebilir. Hasta genellikle hastanede 1 gün kalır ve ertesi gün taburcu olur.
Rahimin alınması laparoskopik olarak mümkündür. Laparoskopik histerektomi deneyimli ellerde başarılı bir operasyon olup laparoskopinin tüm avantajlarını taşır. Rahimin bir kısmı laparoskopik olarak serbestleştirildikten sonra vajinal yoldan çıkarılır. Hasta hastanede 1-2 gün yatar ve taburcu olur. Beraberinde yumurtalıklar da alınabilir.
Erken evre rahim ve rahim ağzı kanserleri ve yumurtalık kanserlerinde de laparoskopik olarak rahim, yumurtalıklar, barsak zarı, lenf bezleri alınabilir.
Laparoskopik Pelvik Taban Düzeltme ve İnkontinans Cerrahisi (Rahim Sarkması ve İdrar Kaçırma Operasyonları)
Bu operasyonlarda, çeşitli sebeplerle sarkan rahim, mesane tabanı veya vajen tabanı dokuları eski konumuna getirilir. Tekrar sarkmaların olmaması ve güçlü destek sağlanması amaçlı mesh adı verilen askılar kullanılır. Beraberinde, idrar tutamama, kaçırma yakınması için de aynı seansta düzeltme işlemi yapılabilir. Operasyon süresi uzun ve cerrah açısından ileri düzeyde laparoskopi becerisi ve eğitimi isteyen ameliyatlardır. Sonuçları oldukça yüz güldürücüdür.
Bir cerrahi işlem sırasında arzu edilmeyen bir durum olmasına komplikasyon denir. Laparoskopik cerrahi, deneyimli cerrahların elinde çok güvenli bir ameliyat olmasına rağmen bazen bu durumlarda da kaçınılmaz olarak bazı komplikasyonlar görülebilir.
Tüm bu komplikasyonlar size bilgi vermek için listelenmiştir, sizi korkutmak için değil. Bütün ameliyatların ve ameliyat olmanızı gerektiren hastalığınızın komplikasyonları vardır. Ancak karşılaştırmak gerekirse gebe kalmak laparoskopik cerrahiye göre 9 kat daha güvensiz ve riskli bir klinik durumdur. Laparoskopik cerrahi araba kullanmaktan 10 kat daha güvenlidir.
Literatürde laparoskopik cerrahinin komplikasyonları ile ilgili yapılan ve 32205 hastanın dahil edildiği bir çalışmada, küçük ve büyük tüm komplikasyonlar dahil edildiğinde, risk 4/1000 olarak saptanmıştır. Bu risk tanısal laparoskopide 0.6/1000 iken büyük ameliyatlarda 12/1000 olmaktadır.
Benzer şekilde Fransa da 29966 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada toplam komplikasyon oranı 4.6/1000 olarak bildirilmiştir. Her iki çalışmada da komplikasyonlar bu ameliyatların yapılmaya başlandığı ilk yıllarda daha yoğun olarak gerçekleşmiştir, merkezler ve cerrahların deneyimlerinin artması ile komplikasyon oranları çok azalmaktadır. Laparoskopik komplikasyonlar genel olarak iki bölümde incelenmektedir.
1. Kör Bölüm: Bu bölümde cerrahın laparoskopi için kullanacağı tıbbi cihazları hastanın karın boşluğuna yerleştirirken oluşan komplikasyonlar incelenir. Bu tıbbi cihazlar CO2 gazını verebilmek için kullanılan Verres iğnesi ve ameliyatı yapabilmek için karına yerleştirilen trokarlardır. Bu cihazların yerleştirilmesi sırasında karın içi görülmediğinden bazı yaralanmalar gerçekleşebilmektedir.
Subkutan Amfizem: Tüm laparoskopik ameliyatların % 0.4 -2 sinde geliştiği bildirilmiştir. Karın boşluğunu şişirmek için kullanılan CO2 (karbondioksit ) gazının cilt altı dokularda birikmesidir. Bu birikim karın duvarında, göğüs kafesi üzerinde, boyunda ve genital bölgede şişmeye yol açabilir. Vücut tarafından bu gazın emilmesi ile kendiliğinden kısa sürede tedavi olur.
Damar Yaralanmaları: Yukarıda anlatılan Verres iğnesi veya trokarların karın boşluğuna yerleştirilmeleri sırasında, bazen damarlarda yaralanma ve buna bağlı kanamalar oluşabilir. Damar yaralanmaları, ana damarlarının ( aorta, ilac damarlar gibi) yaralanması ve daha küçük kılcal damarların yaralanmaları olarak iki ayrı bölümde incelenmektedir:
Major (Ana) Damar Yaralanmaları: Son derece nadir görülen ancak tehlikeli komplikasyonlardandır. Büyük damarlarada oluşan yaralanma sonrası karın boşluğuna kanama olmaktadır. Mutlaka ameliyat sırasında acil olarak onarılması gereklidir. Bu onarım işlemi karın boşluğu açılarak yani klasik ameliyatla yapılmaktadır. Yani böyle bir durumda ameliyatınızın laparoskopik olarak tamamlanması mümkün olamamaktadır. Daha önce bahsettiğimiz 32205 vakalık araştırmada yalnızca 4 vakada gelişmiş olup risk 1000 de 0.12 olarak saptanmıştır.
Minor (Küçük ) Damar Yaralanmaları: Bu yaralanmalar karın ön duvarındaki damarlar (epigastrik) , omentum denen karın içinde barsakları örten bir organdan, yumurtalıklar veya rahim üzerinden, komşu organlar üzerindeki damarlardan gelişebilir. Genellikle tedavileri laparoskopik olarak yapılabilmektedir.
Barsak Yaralanmaları: Barsak yaralanması laparoskopi yapılmaya başlandığı zamandan beri iyi bilinen bir potansiyel komplikasyondur. Bu komplikasyonda önemli olan yaralanmanın farkedilmesidir. Bunu sağlamak için dikkatli bir karın içi gözlemi yapılmalıdır. Özellikle daha önceden sezaryen, apandisit gibi karın ameliyatı geçirenlerde daha sık görülmektedir. Ortalama olarak 10000 laparoskopi vakasının 6 sında gelişmektedir. Tedavisi ameliyat sırasında yaralanan bölgenin tamir edilmesi yoluyla yapılır. Genellikle onarım işlemi laparoskopik olarak yapılabilmektedir. Nadiren bu yaralanmaları tedavi edebilmek için klasik açık ameliyat yapılması gerekli olmaktadır.
Mesane Yaralanmaları: Nadiren görülmekle bereaber literatürde gerek Verres iğnesi ile gerekse trokar ile oluşmuş yaralanmalar bildirilmiştir. Tedavide genellikle laparoskopik onarım yeterli olmaktadır ancak ameliyat sonrası dönemde bir süre idrar sondası kullanmak gerekebilmektedir.
2.Görsel Bölüm: Bu bölümde ise cerrah ameliyatınızı yaparken gelişebilecek komplikasyonlar incelenmektedir. Bu komplikasyonlar ameliyat yapılarken ortaya çıkarlar. Genellikle karın boşluğuna yerleştirilen yardımcı trokarlar tarafından veya ameliyat yapılarken kullanılan elektrocerrahi cihazları, laser cihazları veya makas gibi aletler ile çalışılırken oluşur. Ameliyat edilen organın çevresindeki başka organlarda hasar gelişebilir. En sık görülen yaralanmalar yine barsaklarda oluşmaktadır. Bunun dışında epigastrik arter yaralanmaları, mesane yaralanmaları, üreter (idrar borusu) yaralanmaları oluşabilmektedir.
Epigastrik Arter Yaralanmaları: Epigastrik arterler karın ön duvarında her iki yanda yerleşen ve karın kaslarını besleyen damarlardır. Laparoskopik cerrahi sırasında en sık görülen komplikasyon bu damarlarda hasar oluşması ve kanama gelişmesidir. Tedavisinde yaralanma olan bölgeye dikiş atılması, elektro koterizasyon yapılması, nadiren dren yerleştirilmesi gerekebilir.
Mesane Yaralanmaları: Tüm laparoskopik cerrahi vakalarının %1 kadarında gelişebilmektedir. Genellikle orta hatta yerleştirilen yardımcı trokaralar tarafından yapılır. Tedavisinde laparoskopik olarak oluşan defektin onarımı ve mesaneye sonda yerleştirilmesi yeterli olmaktadır.
Barsak Yaralanmaları: Barsaklar genellikle yapışıklıklar açılırken veya elektrocerrahi yöntemleri kullanılırken yaralanmaktadır. Özellikle endometriosis ameliyatlarında karın içinde yumurtalıklar, rahim ve fallop tüpleri ile barsaklar arasındaki yapışıklıklar açılırken gelişme riski yüsektir. Oluşan defekt genellikle laparoskopik olarak tedavi edilebilir. Bazen defekt büyük olduğunda veya laparoskopik onarım mümkün olmadığında açık klasik ameliyata geçmek gerekebilir. 17531 vakalık bir araştırmada barsak yaralanması 27 vakada gelişmiştir (1.5 / 1000). Bu seride yaralanmalar yapışmış olan barsaklar serbestleştirilirken olmuştur ve direk olarak vakanın zorluğuyla orantılıdır.
Üreter Yaralanması: Üreter idrarı böbreklerimizden mesaneye taşıyan boru şeklinde bir organdır. Vücudumuzun her iki yanında birer adet bulunur. Üreter hem uterus (rahim ) ile hemde yumurtalıklar ile yakın komşuluktadır. Bu nedenle başta histerektomi (rahimin çıkartılması ) ve endometriosis ameliyatı olmak üzere değişik laparoskopik ameliyatlarda yaralanabilir.
Bu ameliyatlar arasında LUNA (laser uterine nerve ablation) ve pelvis duvarına yapışmış olan yumurtalığın diseksiyonu özellikle riskli olanlardır. Bu yaralanma üreterin tamamen kesilmesi veya bağlanması şeklinde olabileceği gibi kısmi olarak zarar görmesi şeklinde de olabilir. Bu yaralanmalar bazen tek taraflı olur, bazen de 2 taraflı olup idrar yapmayı olanaksız hale getirebilir. Yaralanma saptandığı anda derhal tedavisi yapılmalıdır. Tedavide bu organın devamlılığının sağlanması esastır. Laparoskopik olarak onarılabileceği gibi bazen klasik açık ameliyat yapılması gerekebilir.
CO2 Gazı Embolisi: Son derece nadir bir komplikasyondur. CO2 gazının damar içine geçerek kan dolaşımını bozmasıdır. Sıklığı 1/63000 olarak bildirilmiştir.
İnsizyonel Herni (Fıtık Gelişmesi): Ameliyat yapılan küçük insizyonlarda nadiren fıtık gelişimi olabilir. Tedavisi diğer fıtıklarda olduğu gibidir. Özellikle şişman ve şeker hastalığı olan hanımlarda risk fazladır.
Tüm bu komplikasyonlar size bilgi vermek için listelenmiştir, sizi korkutmak için değil. Bütün ameliyatların ve ameliyat olmanızı gerektiren hastalığınızın komplikasyonları vardır. Ancak karşılaştırmak gerekirse gebe kalmak laparoskopik cerrahiye göre 9 kat daha güvensiz ve riskli bir klinik durumdur. Laparoskopik cerrahi araba kullanmaktan 10 kat daha güvenlidir.
Genel durumu operasyona elverişli olan herkeste laparoskopi yapılabilir. Ağır solunum veya kalp problemleri olanlarda işlem sırasında baş aşağı posizyon kullanıldığından laparoskopi tercih edilmeyebilir. Çok büyük ve çok sayıda myomu olan kadınlar, yumurtalık kanseri olan kadınlarda açık ameliyat tercih edilmelidir. Rahim ağzı ve endometrium kanseri olan kadınlarda ise laparoskopi yapan deneyimli bir cerrah olmadıkça açık ameliyat tercih edilmelidir.
Laparoskopi ve histeroskopi ile artık karın açılarak yapılan ameliyatların çoğu açılmadan, kapalı olarak yapılabilmektedir. İçeride yapılan operasyonun boyutu açık cerrahi ile aynıdır. Hatta bazı operasyonlarda açık cerrahi ile ulaşılamayan alanlarda kolaylıkla işlem yapmak laparoskopi ile mümkündür. Kameranın 10 – 20 büyütme ile çalışabilmesi en önemli avantajlarındandır. Daha az hasar ve kanama mümkün olmaktadır. Bu nedenle hasta daha az ağrı hisseder, hastanede daha kısa süre kalır ve işine daha erken döner.
2004 yılında Kuşadası devlet hastanesinde sizin sayenizde hayata döndüm .Endometriosiz ameliyatı olmuştum Ozaman teşekkür etmiştim ama tekrardan size çok teşekkürler Çok ilgilenmiştiniz Sonsuz teşekkürler Üzeyir bey.
Her iki doğumumda da kendisinin engin tecrübeleri ilgi ve hassasiyeti yoluma ışık tuttu ilk doğumum normal ikinci doğumum ise 11 yıl aradan sonra normal doğum ile başlayan ancak zorunlu olarak spinal sezaryen ile sonlanan bir operasyondu.Tecrübesi ve Zamanında müdahalesi sayesinde bebeğimiz hayata tutundu. Kendisine minnettarım.
Tedavim sırasında içten ama profesyonel tavırları ile beni korkularımdan uzaklaştıran,ameliyat öncesi,sırası ve sonrasında son derece titiz davranan ve çok kısa sürede sağlığıma kavuşturan Sayın Üzeyir KALKAN'a çok teşekkür ederim. Türk Tıbbına başarılarıyla hizmet edeceğine inandığım Dr.Üzeyir KALKAN'ın adını duyacağımıza inanıyorum.Teşekkürler.